Narlıdere Alevi Bektaşi Kültürünü Tanıtma Derneği - Narlıdere Cemevi

Mps2

Yazı Dizisi: Metropol sürgünleri - 2

Yazı Dizisi: Metropol sürgünleri

GAZİ MAHALLESİ: Geleneksel ilişkiler ve sol kültürün hassas dengesi

Hazırlayanlar: Gülşen İşeri, Özgüç Çeçi

Yazı Dizisi: Metropol sürgünleri70'li yılların solculuğu ile 2000'lerin solculuğu arasında kuşak çatışması var. Eskiden solcular gecekonduya tuğla taşıyıp insanlara yardım ederken bir yandan da eğitimini sürdürürdü. Şimdilerde ise işsiz ve eğitimsiz solcu modeli var

Gazi Mahallesi'nde geleneksel ilişkilerle sol ilişkiler iç içe geçmiş durumda. Mahalledeki hassas dengeyi koruyan bu iki unsur yıkılırsa, yeni kuşak gençler doğal olarak 'suç'a yönelir. Günümüzde mahalleyi tanımlayan temel kaygı bu

HAKAN YÜCEL*

Gazi Mahallesi'nin homojen bir yapısı yok. Eski mahalleliler arasında alevi nüfus yoğun. Bugün Gazi Mahallesi deyince insanların kafasında beliren özel imajın sebebi 95'teki Gazi olayları. Bu olaylar, medyanın gözünde Gazi Mahallesi'ni benzer mahallelerden farklılaştırdı.

50'li yıllarda kurulan ve politik kimliğiyle genelde anılmayan Gültepe gibi birinci kuşak gecekondu mahallelerinden farklı olarak; ikinci kuşak gecekondu mahallelerinin önemli bir bölümü 70'li yıllardaki kentsel hareketlerle oluştu. 1 Mayıs -şimdiki Mustafa Kemal Paşa-mahallesi bunun için iyi bir örnek. Gazi Mahallesi bu tür mahalleler içinde yer alıyor.

MAHALLE KİMLİĞİ KUVVETLİ

Gençlerde mahalleyi sahiplenme duygusu yüksek. Bu durum sosyo-ekonomik verilerle açıklanabilir. Ancak asıl Gazi Mahallesi olaylarının önemli bir etkisi var. O olayların sonraki kuşak üzerinde de etkisi oldu. Dışlanan bir mahallede ve polisle ya da devletle belli bir şekilde sorunu olan mahallelerde gençlerin bir şekilde mahalleyi sahiplenmesi sözkonusu. Bunu kimlik stratejisi bağlamında ele alabiliriz.

GENÇLERİN ÖNÜ KAPALI

Bir çok alanın gençlere kapalı olduğunu görebiliyoruz; örneğin siyasal partiler. Cem Evi yönetimi de gençlere kapalı. Dolayısıyla gençler ancak sol örgütler ya da mahalleli kimliği altında kendilerine bir yer edinebiliyorlar. Ve bu anlamda da bir strateji geliştiriyorlar. Vakitlerinin önemli bir bölümünü mahallede geçiriyorlar. Bunun maddi sorunlarla da yakından ilgisi var. Mahalle kent merkezine uzak ve kent merkezindeki eğlence merkezlerine gitmek oradaki gençler için büyük bir maddi külfet. Dolayısıyla mahalle içinde kalmak zorundalar. Oysa orta yaş grubu, yani dışarıda çalışmak zorunda olan kuşak, mahallede bu kadar çok zaman geçirmiyor.

Ayrıca hemşehri derneklerinde örgütlenebiliyorlar ama bu dernekler birkaç istisna dışında hem kadınlara hem gençlere kapalı. Çünkü bu dernekler geleneksel değerleri kısmen yeniden üretiyorlar ve dolayısıyla geleneksel hiyerarşinin egemen olduğu yani 'yaşlı' ve 'erkek' olmanın yönetimde söz hakkı doğurduğu ilişkiler hâkim.

DENGE BOZULURSA 'SUÇ' GELİR

99'dan sonra sayıları artan eğlence yerlerine yönelik tepkiler var. Kötümserlik de giderek artıyor. Tüketim kültürünün yaygınlaşması gençler üzerinde eddli. İçkili yerlere yönelik bir tepki var ama içki içmeye yönelik bir tepki yok. İçkiye ulaşmanın pahalı olması ve mahalledeki çoğu işsiz gencin buna ulaşmada çekeceği sıkıntı sonucu toplumsal bir sorun oluşabileceği kaygısı hakim. Şundan korkuyorlar: Bu mahalle hassas dengeler üzerinde duran bir mahalle ve bu dengeler geleneksel değerler ile sol kimlik bileşiminden oluşuyor. Bu unsurlar ortadan kalkarsa dengeler bozulur. Geleneksel tabi modernleşmeyle birlikte değişime uğruyor. Sol kimliğin ise başka türlü sorunları var. Gençlerin sol örgütlerde yer alması, bir çeşit gelenek. Yani aslında sol kimlik edinme çabası Marksist literatürü okumakla, sınıf bilinciyle oluşan bir durum değil. Daha çok duygusal diyebileceğimiz bir tepki. Ancak bu kimlik her an yok olabilecek bir durumda.

İşsiz ve uzun süreçte iyi bir iş bulamayacağı belli olan bir genç ya geleneksel bağların içinde yer alacak ya da siyasi bir kimlik edinecek. Bu iki kimliğin yok olduğu durumda ise gencin suça yönelmesi beklenir. Türkiye'de gecekondu bölgeleri suç anlamında kentlerin en sakin bölgeleridir. Ancak bunun değişim işarederi de görülmekte. Şu andaki dengeyi tutan unsurlar yok olursa, suç artar.

SOSYAL DEVLETE İTİRAZ YOK

Devletin benzer mahallelerde bir yandan baskı uygularken, bir yandan da sosyal devletin etkinlikleri var. Baskıcı yönü Gazi Mahallesi'nde görkemli Gazi Karakolu'nda somutlanıyor ve mahalle içinde dolaşan panzerlerin geçişi, bir 'olağanüstülük' hissi, bir çeşit Filistinlilik duygusu yaratıyor! Bu aynı zamanda Gazi olaylarının anısını da canlandıran bir durum.

Diğer tarafta ise Toplum Merkezi, okul gibi sosyal devletin kurumları mahallede etkin ve çok verimli çalışıyor. Mesela bir siyasal hareketlilik olduğunda bile liseye asla zarar verilmiyor. Toplum merkezinin mahalleliyle çok iyi ilişkileri var, maddi sorunlarına da sahip çıkıyorlar. Esnaftan, hemşehri derneklerinden de bu konuda yardım alan bir merkez. Dolayısıyla devlet hizmet verdiği zaman o hizmet kabul ediliyor, ama devletin baskıcı yüzü göründüğü zaman da o insanlarda bir dışlanma, haksızlığa uğrama duygusu oluşuyor, çünkü bunu hak etmediklerini düşünüyorlar.

SOL GEÇMİŞİN MİRASI SÜRÜYOR

70'li yıllarda gecekondu bölgelerinin sol örgütlerle ilişkileri iyiydi. Bu örgüder o mahallelerin kurulmasına yardım etti, tuğla taşıdı, ev yaptı vs. Böyle bir geçmiş var. İkincisi mahallelinin bir sorunu olduğu zaman mahalleliyi kim sahipleniyor? Bu önemli bir sorun. Gazi Olayları'nda gösteri yapan kişilere karşı olan sert tutum insanları tahrik etti ve bu olayların günlerce sürmesine neden oldu ve on binlerce kişi buna katıldı. Bu belli bir siyasal grubun hareketi değildi, o bir mahalleli hareketiydi. O mahalleli hareketi içinde sol örgütler yer aldılar ve kimse bunlara niye yer alıyorsunuz demedi.

DEVLET ŞİDDETİ, RADİKALLEŞTİRİR

Devletin kurumları ve ajanları şiddet uygularsa, var olan kimlik radikallesin Gazi Mahallesi'nin bu ölçüde siyasallaşmasında polisin şiddete başvurması yatıyor. Gazi olaylarının ertesinde mahallede kafeler açıldı. Bu kafeler aslında sol örgütlerin bir anlamda gençleri sosyalleştirdikleri mekanlar oldu. İnsanları apolitik kılmak için teşvik edilmişti bu kafeler ama dernek gibi hizmet vermeye başladılar.

Asıl sorun içki ruhsatı!Kolay veriliyor ya da ruhsatsız yerlere göz yumuluyor. Uyuşturucuya, fuhuşa kayma var. Gazi Mahallesi 100 bin kişilik orta büyüklükte bir kent. İnsanlarda mahalledeki hassas dengelerin her an değişebileceği düşüncesi kaygı yaratıyor.

Sol kimliğin ortadan kalkması, çeteleşmeyi ortaya çıkarabilir. Gazi Mahallesi'nde ayrıca bir de kuşak çatışması söz konusu. 70'li yılların solcusu gecekondu mahallelerinde insanlara yardım eden, olumlu şeyler yapan, işinde gücünde, eğitim hayatını devam ettiren kişilerdi. 90'h 2000'li yıllarda ise işsiz, güçsüz solcu modeli gelişti. Gençlerin sosyalleşmesi belli bir ak-tivite içinde bulunmaları ve kendilerine güvenmeleri gerekiyor. Ancak kurulmak istenen dernekler çeşidi engellerle karşılaşıyor. Legal anlamda siyaset yapmak isteyenler bunu rahat bir şekilde yapamıyorlar. İllegalite de marjinalleşmeyi getirmekte. Bu da şiddete yönelmeyi ya da şiddete maruz kalmayı doğuruyor.

Bu mahallelere olumlu misyon biçenlerin bir bölümü, kendilerinin yapmadıkları şeyleri bu insanların yapmasını istiyorlar. Gençlerin genç gibi yaşamasına izin verilmemesi aslında onların kimliklerini de etkileyen, kişiliklerinin gelişimini de etkileyen bir durum.

*Yard. Doç. Dr. Galatasaray Üniversitesi


Şiddetin gölgesindeki sıkışma hali

95'teki olaylar sırasında ve sonrasında uygulanan şiddet halen belleklerden silinmemiş... Ve aileler, çocuklarını kafelere ve birahanelere yönlendirmenin çaresizliğinde sıkışmış durumda

Devletin yıllarca kaçak yapılaşma, ruhsatsız yapı dediği ama bir yandan da bütün bunlara göz yumduğu Gazi Mahallesi'nin nüfusu 1980'de 5 bin 600'e ulaştı. "Daha çok Lazlar, Sivaslılar, Kastamonulular, Trakyalılar, Tuncelililer vardı ama neredeyse hiç Güney Doğulu yoktu" diyor 32 senelik mahalleli Şükrü Akkaya. Ödediği vergi karşılığında vatandaşına en temel hizmetleri götürmekle yükümlü olan devletin seçim zamanları dışında uğramadığı; İstanbul'un çeperinde yaşam mücadelesi...

» Şükrü amca anlatıyor: "Mahalleye bir hizmetin gelmesi için muhtarı da alıp sokaklarda yürüyüşler yapıyorduk. Belediyeye gidip herhangi bir hizmet için ne yapmamız gerektiğini öğreniyorduk ve bütün işleri kendimiz yapıyorduk. Türk filmi varsa mesela onu izlemek için ailemizle Küçükköy'de oturan akrabalarımızın evine giderdik, çünkü orada elektrik vardı. 87'lerde hâlâ tankerlerle su taşıyorduk evlerimize. 0 kadar büyük bir sorundu ki bu, mesela gencecik hamile bir kadın tankerin arkasından yetişmek için koşarken öldü. 1976-77 yıllarında sadece barakadan bir ilkokul vardı. Çocuklarımız 140-150 kişilik sınıflarda okuyordu. Ortaokul 1981'de yapıldı, lise 1995'ten sonra... Çocuklarımız dışarıya, kötü şartlar altında gitmek zorundaydılar okumak için. Zaten diğer mahallelerdeki okullarda da hep sorunlar yaşanıyordu, almak istemiyorlardı çocuklarımızı Gazi'den geliyorlar diye." Türkiye'nin, dahası İstanbulluların 95'teki çatışma görüntüleriyle haberdar olduğu bir mahalle Gazi Mahallesi. Medyadaki fotoğrafta 'devletin köküne kibrit suyu çakmaya çalışan; hiçbir zaman devletinden memnun olmayan 'terörist yuvası' bir mahalle vardı. Ve o tarihten sonra İstanbul'da Gazili olmak zordu. 52 yaşındaki Fadime teyze anlatıyor 'gerçeği'; "Acil bir durumda bile bir taksiye binemiyorduk, çünkü taksici Gazi'de oturuyorum deyince almıyordu bizi. Oğlum tüberkülozdu, hastalandı, taksiciyi Küçükköy'de oturuyoruz diye kandırıp getirdik eve kadar." 90'lara gelindiğinde daha 'yaşanılabilir' bir mahalleydi artık Gazi mahallesi. Elektriği, yolu, suyu vardı. Gecekondular bir-iki daire karşılığı verilip apartman-laşınca, giderek açlık sınırından orta sınıfa doğru bir kayma yaşandı. "İnsanların karnının biraz doymaya başlamasıyla birlikte Cem Evi inşa etmeye başlandı" diyor Şükrü amca ve ekliyor: "94'te Cem Evi'nin temel atma törenine 5 bin kişi katıldı. 95'te de Star televizyonunun yayınlarından sonra iki kişi bir ticari taksiyle kahvehaneleri taraya taraya geçip gitti ve Gazi olayları patlak verdi. Polis gaz, tazyikli su gibi caydırıcı unsurlar kullanmadan direk ateş açtı ve 250 yaralı 17 ölüyle son buldu olaylar." Sonrası vatandaş kabul edilmek ve insanca bir muamele görmek amacıyla mücadele veren yüzlerce 'devrimci'nin hapislere atılması ve yoğun bir şiddet... "Devrimci dediysem, normal benim senin gibi insanlardı bahsettiğim insanlar. Biri pazarcı, biri fabrika işçisi, biri komşumun üniversiteye giden oğluydu mesela" diyor Fadime teyze ekliyor: "Eskiden biz devrimcilik yapardık, her şey daha iyi olsun diye, şimdi ben çocuğuma gitme, evine işine git diyorum. Çünkü başına bir şey gelir diye korkuyorum. Gördük işte, giden gelmedi, hepsini içeri attılar, mahvettiler insanların hayatlarını, sakat bıraktılar çoğunu."

» Zehra teyze: "O olaylar bence bir komploydu, çünkü burada hiç kimsenin bir ırk, din, mezhep ayrımı yoktu. 0 tür insanlar burada barınamıyordu zaten. Buranın eskisinde Aleviler ve Lazlar çoğunluktaydı, ama herkes komşuluk yapıyordu, birbirinin evine gidip geliyordu. Akşam dediler ki kahve tarandı, insanlar da bu kendimize yönelik bir saldırı diyerek kenetlendiler." Olaylardan sonra Gazi Mahallesi'nde bütün yatırımlar durdu ve Şükrü amcanın deyişiyle rant bir anda kesildi. İnsanların huzurlarının kaçtığı, psikolojilerinin bozulduğu bir dönemle birlikte, mahalleye dışarıdan göçün de rengi değişti. 0 zamana kadar eğitim seviyesi yüksek, kültürlü, gelir düzeyi normal insanların yerleştiği Gazi'ye, 'zorunlu göçmenler' gelmeye başladı. Devletin köy yakma ve boşaltmalarla yürüttüğü zorunlu göç politikası sonucu mahalle, gidecek yeri, parası olmayan insanların ikinci 'köyü' haline geldi.

Şiddetle bastırılmış olan örgütlü mücadele azalmaya başladı. 'Devrimciliğin' zararı, yararını bastırdı adeta. Tüketim kültürü araçlarının devreye girmesiyle birlikte, yeni kuşak gençliğin önünde yeni tehlikeler belirdi. Günümüzde değişimin gözle görünür hale gelmesi, mahalle insanlarını kaygılandırıyor. "İşsiz genç çok, boş insan ne yapar, kötü alışkanlıklar edinir. Lümpen, üretimden, sorumluluktan uzak bir gençlik var şimdi. Bizim gençler hangi kapıya gitse kovuluyorlar. Ama televizyonlardan bir İstanbul gösteriyorlar ve buna uymaya çalışıyorlar." diyor Şükrü amca. Mahalledeki çoğu 'ruhsatsız' içkili mekanlara göz yumulması, hırsızlık olaylarındaki artışa gösterilen tolerans, gençlerin içki ve uyuşturucuya ulaşımında yaratılan kolaylıklar...

» Hasan: "Mesela Gazi'ye verilen otobüslerle zengin semtlere verilen otobüsler çok farklı. Yeşil otobüsleri buraya vermiyorlar. Otobüsler yakıldığı için verilmiyor diyorlar. Sultançiftliği'nde otobüs yakılmıyor ama oraya verilen otobüsler de buradakiler gibi eski. Oysa buradaki insanlar çalışmak için uzun saatlerini yollarda geçiriyor ve bu eski otobüslerde kışın donuyor, ya-zınsa pişiyorlar."

»İsmail: "Gazi mahallesindeki insanlar normal bir polis otosu görmüyorlar. Akrep denilen zırhlı araçlar var. Normal bir polisin silahı vardır ama belindedir, buradaki emniyet güçleri ise otomatik silahları ellerinde dolaşıyorlar. Etiler'den gelen bir arkadaşımla bir lokantada yemek yiyorduk, korsan bir gösteri vardı. Arkadaşım dışarıda bu zırhlı araçları, akrepleri görünce korkudan ağladı. Bizim içinse normaldi. Kahvedeki insanlar olay varken kağıt oynamaya devam ediyorlardı.

YARIN: OKMEYDANI

12 Mart 2007

KAYNAK: http://www.birgun.net/

Yazı dizisinin fotograflari için tıklayın:

http://img360.imageshack.us/img360/5328/birgun3tb7.jpg


 

Bugün 55 ziyaretçi (85 klik) kişi burdaydı!
Copyright FıraT




Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol